Online terapi hakkında sürekli sorular alıyorum. Teknolojik gelişmeler her şeyi etkilerken terapi deneyimini de etkileyip dönüştürüyor. İnsanın ötekiyle bağ kurma ihtiyacı, varlığı kadar eski. Bağlantı kurma ihtiyacımız kadim olsa da ilişki kurma biçimlerimiz zamanın etkisiyle birlikte sürekli değişime uğruyor.
Terapi ise temelde iki kişi arasındaki en mahrem ilişkilerden biri. Bu ilişki güvenli bir ortamda ruh sağlığında uzmanlık bilgisine sahip bir kişi ile sorunlarını çözme sorumluluğunu almış bir diğer kişi arasındaki karşılıklılık ilkesine dayalı bir şekilde gerçekleşir. Bu insani ve sahih ilişki günümüzde çevrimiçi ortamda da gerçekleşmekte.
Bu yeni biçim eşliğinde terapinin zaten hiçbir zaman “doğal” bir ortamı olmadığını da fark ediyoruz. Belki de online terapi, terapinin ne olduğunu bizlere en çok hatırlatan formu bile olabilir. Mesafelerin ve zaman farkının derin bir yakınlıkla aşıldığı ve aynı odayı paylaşmanın yakınlık açısından bazı açılardan bir yanılsama olabileceğini de gösteren bir deneyim biçimidir. Çünkü terapide de her zaman bir tür ara yüz vardır. Online terapi bu ara yüzü somutlaştırır sadece.
Sessizlikten Sinyale: Yeni Bir Deneyim
Psikoterapi uzun bir süre divanla, odanın düzeniyle, danışanla terapist arasındaki sessizlikle tanımlandı. O sessizlik ki bazen sözden daha yıpratıcı, bazen ise her şeyin başladığı boşluk oldu. Şimdi bu sessizlik, internet bağlantısının ulaşılabilirliği ile yer değiştiriyor. Kimi aksamaları da yanında getiren çevrimiçi terapi sanki terapi odasında yalıtılmaya çalışılan hayatın doğal aksaklıklarının çevrimiçi ortamda sahici bir ilişkide tekrar canlandırılmasına dönüşüyor.
Online terapinin belki de en büyük ironisi insanın bilinçdışının çevrimiçi platformların sınırlılıklarına aldırmadan işlevsel bir şekilde çalışmaya devam etmesidir. Danışan kendi benliğine erişim yolunu terapistin ofisindeki koltuktan değil de mutfağındaki sandalyeden, yatak odasındaki karanlıktan ya da arabasının içinde aldığı bir moladan bağlanarak yapabilir. Zamanın ve mekânın çözüldüğü bu yeni ortamda ilişki bambaşka bir yoğunluk kazanır.
Freud’un ofisi bir tür tiyatroyu andırırdı. Analist, sahnenin dışında ama aynı zamanda en dikkatli seyircisi olarak da orada bulunurdu odada. Terapist tarafından kurgulanan mekânda danışan mekânın sınır ve imkanlarına bağlı olarak kendini açardı. Online terapideyse bu tiyatro, dijital bir soyutluk kazanır. Danışan kendi sahnesini kendi seçer. Hatta terapistini kendi yaşadığı alana, odaya ve ambiyansa davet eder.