Belki geçtiğimiz bayramda ya da başka vakitlerde uzakları yakın etmek istediniz. Uzun zamandır görüşmediğiniz birini arayıp sesini duymak, arada geçen zamanın ve belki de aranızdaki mekân farkının da mesafesini azaltmayı umdunuz. Bu niyetle telefonu elinize aldınız. Hâl hatır sormak, biraz da hasret gidermek için bir arkadaşınızı aradınız. Karşıdan gelen ilk tepki: “Hayret, hangi dağda kurt öldü? Ancak mı aklına geldim?” gibi yanıtlar olursa kendinizi nasıl hissedersiniz?
Bu sorular sizi bir anda dar ve karanlık bir labirente sokmuş olabilir mi? Sizin aramış olmanızın güzelliği ve nezaketinden uzaklaşan bu konuşmanın bir sorguya dönüşmesiyle beraber kendinizi, tam da sohbet etmek için aradığınız kişiye karşı kendinizi savunurken, hatta özür dilerken bulduğunuz oldu mu? Üstelik karşınızdaki kişi, sizi siz arayana kadar hiç aramamış iken. Siz kimin, kimi, ne zaman, aradığını veya hatırladığını değil de muhabbetin yakınlaştırıcı iklimini paylaşmak isterken kendinizi soruların soğukluğunda ya da sitemin yakıcılığında buldunuz mu merak ediyorum.
Sitem: Pasif Bir Manipülasyon Aracı mı?
Bu tür diyaloglar sadece bayramlarda yaşanmıyor. Ayrıca bu bir diyalogdan daha fazlası da olabilir. Üstelik sadece bir iletişim kazası da değildir. Çoğu zaman bilinçli ya da bilinçdışı olarak kullanılan bir manipülasyon biçimi olabilir sitem. Sitem, kırgın bir sesle söylenen ama bağırılmayan, bir anlamda duygusal pasif-agresifliğin zarif görünümlü bir şekline dönüşebilir. Bir Shakespeare karakteri gibi, sitem dolu cümleler öyle bir gerilim yaratır ki, insan kendi duygularının ve eylemlerinin sahnesinde figüranlık yaparken bulur bir anda kendini.
Sitemin psikolojik alt yapısına bakacak olursak, çoğu zaman örtülü bir beklentiye dayanır. Bu beklenti karşılanmadığında üzülmek yerine üstü kapalı bir hesap sorma devreye girer. Bir tür “duygusal ekonomi” teknikleri işlemeye başlamıştır. Sitem eden kişi, sizin bir davranışınıza atıf yaparak aslında daha önce beklediği ve o zamana kadar sizden alamamış olduğu davranışa geriler.